26 Şubat 2010 Cuma

CemLokmanHekim = Eski Tunç Çağı etkileri

Geçenlerde Siu, Cem Lokmanhekim'den bahsedince aklıma, şu ara çalıştığım antik takılar geldi. Tasarımcıların Antikçağ ve mitolojiden yararlananı benim için makbul biliyorsunuz artık :)







Soldakiler hayli beğendiğim Cem Lokmanhekim'in tasarımları, sağdakiler ise, Eski Tunç Çağı'na tarihlenen ve Alacahöyük'te bulunan (Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi) saç takıları.

Bu yazı, Bilun Design için de desteğini esirgemeyen sevgili hocam Prof. Dr. Kemalettin Köroğlu'ya ihaf edilmiştir.

25 Şubat 2010 Perşembe

Vogue Türkiye


Vogue'nin numaralandırılmış 1000 adet koleksiyon sayısı dün İstinye Park'ta moda severler ile buluştu. Ben okulda olmam gerektiğinden, gidip alamadım bu özel dergilerden.
Blogdaşımız Koray ise, Vogue'nin ilk sayısını almanın haklı gururunu yaşıyor şu sıralar :)
Ben de bugün alıp, karıştırmayı planlıyorum dergiyi..
Hoş geldin Vogue!

23 Şubat 2010 Salı

Serap'ın Marifetleri


Ne yapsa beğeniyorum, içim gidiyor, sonra o bana da yapıyor :) Serap'tan bahsediyorum. Onunla, benim için taaa nerelerden İdealtepe'deki kermese gelmesiyle tanıştık ve o günden beri de ayrılmadık :)

Aldığı kıyafetlere illaki ufak bir dokunuş da olsa farklılık katmayı çok seviyor. Üstteki elbiseden kendisine süslemişti. Ben çok beğenince, bana da süsledi :) Kermese geldiğinde alttaki jean ceketi vardı üstünde, zaten daha önce blogunda görüp, vurulmuştum. Ondan da yapıp, sürpriz olarak getirmişti ilk buluşmamızda :) Ayıla bayıla giyiyorum ceketimi :) Elbisemi henüz giyemedim, havalar ısınsın diye beklemedeyim.


İ-Deco / Dekorasyon ve Tasarım Hakkında Her şey..

İ-deco İstanbul 3. Dekorasyon, Mobilya ve Tasarım Fuarı 03-07 Mart 2010 tarihleri arasında CNR Expo’da düzenlenecek.

Dünya kenti İstanbul’u temsil eden bir dekorasyon fuarının eksikliğini dolduran ve sektörün duayenlerinden oluşan yürütme kurulu üyelerinin yorumları ile düzenlenen i-deco İstanbul’un İ’si öncelikle İstanbul’u sonra intelligence, inspiration, ideas, international kelimelerinin karşılığı olan yaratıcılık, ilham, fikir, uluslararası anlamlarını içeriyor.

Yerli ve yabancı iç mimarların, dekoratörlerin ve zevk sahibi tüketicilerin aradığı; dekorasyon ürünlerinden ünlü markalarının özel tasarım mobilyalarına, modasını hızla artıran duvar kağıtlarından mekanların en önemli parçası perdeye kadar tüm şık ürünler i-deco İstanbul’da bir araya geliyor.

Ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

20 Şubat 2010 Cumartesi

Disk Atan Atlet'in Anımsattıkları..


T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin The British Museum ile ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar sonucunda "Disk Atan Atlet" heykeli TÜRSAB'ın ana sponsorluğuyla İstanbul'a geldi. Heykel, 04 Nisan 2010 tarihine kadar İstanbul Arkeoloji Müzeleri Klasik Bina'da ziyaretçilerle buluşacak.

Discobolus, ideal güzelliği yansıtmasının yanı sıra sonsuza kadar genç kalan bir atletin denge, uyum ve mükemmel oranlar fikrinin de vücut bulmuş halidir.


M.Ö. 5.yy'da yaşamış ünlü Yunan heykeltraş Myron'un yaptığı bilinen fakat günümüzde kayıp olan bronz bir heykelin kopyası olan Discobolus heykeli antik Yunan dünyasının ideal güzellik kavramını yansıtır. Heykel yalnızca elindeki diski fırlatmaya hazırlanan bir adamı tasvir etmez; daha çok, kafa, gövde ve uzuvlar bir dizi birbirine zıt kuvvet halinde sıralanmıştır. Heykelin duruşu, denge, uyum, simetri ve oran gibi önemli idealleri simgeler.

Ayrıntılı bilgi çok yakında Parkeoloji'de.


Geldiğinden beri çok görmek istediğim Dicobolus'u görmeye gittim..
Discobolus'un her bir dönüşünde, diski geriye doğru her gerişinde, her parmak ucuna basışında, dizini her kırışında üniversitem geldi aklıma.. Celal hoca geldi, Filiz geldi, Alicem, Zehra, Cem, Hüseyin, Rabia, Nurhan, arkadaşlarım.. Mehmet hoca, Ayşem hoca, Bahadır hoca.. Laodikeia geldi sonra..


Esengül hoca Yunanca öğretti bir yandan.. Mustafa hoca türkü söyledi, Sedat hoca zift gibi çayla sigarasını içti.. Bilal hoca arkeoloji aşkını parlattı yine gözlerinde..


Tozu, toprağı özledim..
Hem de ne özlemek..

15 Şubat 2010 Pazartesi

Tarihteki İlk Reklam

Tam 3 yıl önce Parkeoloji'de yazmıştım. Orda burda kaynaklı veya kaynaksız olarak da görmüşsünüzdür zaten o yazımı. Kaynaksız yayınlayanlarla uğraşmıyorum bile, uğraşamıyorum. Bunun hırsızlık olduğunun farkında değiller maalesef.. Bir de uyanıklar var. Kaynak olarak yazdığım ilk kaynağı alıp, koyuyor bazıları. Sanıyorlarki ben de onlar gibi kopyala-yapıştır çalışıyorum :)

Neyse konumuza dönelim..

Efes (Ephesos), ilk çağın en ünlü kentlerin biridir, İran’daki Susa’dan başlayan Kral Yolu’nun denize ulaştığı nokta olması kentin önemini daha da arttırmıştır. Tarihi boyunca uygarlık, bilim, kültür ve sanat alanlarında önemli rol oynamıştır.

Reklam günümüzde çok önemli bir iletişim aracı. Ancak bunun temelleri de yüzlerce yıl önce atılmış zaten.


Kentin genelevi mermer yolun sonunda soldadır. M.S. 4. yy’dan beri ayaktadır. Günümüz genelevlerinden çok daha sağlıklı şartlara sahip olduğu bilinir. Öyle ki, geneleve giren erkeklerden salona geçmeden önce antrede ellerini ve ayaklarını yıkamaları istenirdi. Venüs(Aphrodite)’e adanmış genelev temizlik için gereken her türlü imkana sahipti ve mermerden yapılmış salonda bir Venüs heykeli bulunmaktaydı.


Bu genelev, tarihte reklamı yapılan ilk müessesedir. Kentin büyük tiyatrosuna giden mermer yolun ortasına yakın bir yere kazılmış ayak izi ve yanındaki bayan figürü geneleve giden yolu göstermektedir. Bu ayak izinin öyküsü çok enteresan: iz, şehrin en iyi ve en çok aranan fahişesinin sol ayağının iziymiş. Bu hanım kente yeni gelenlerin kendisini kolayca bulabilmeleri için izi bir çeşit yön tabelası niyetine koymuş oraya; çünkü parmakların ucu 100 m. ilerdeki genelevi gösterir konumda.

İzin yanında bir kavşak işareti, bir bayan, bir taç ve bir kalp de var. Arkeologlar bu antik reklam panosunun yorumunu şöyle yapıyorlar: “Kraliçeler kadar güzel olan benim aşkımı istiyorsanız kavşakta soldaki eve gelin!”


Başka bir araştırma grubu tabelada para olduğunu, bu durumda açıklamanın, “parası olan ve aşk arayanlar yolun sonundaki güzeli görün” şeklinde olacağını savunmuşlar.

Ayrıca, genelevin tam karşısında ünlü Celsus kitaplığı ve bu iki bina arasında yeraltı geçidi var. Bu durum, kentin önemli şahsiyetlerinin gizlice geneleve gitme olasılığını hatırlatıyor. Önemli şahsiyetler ya da eşlerinden korkan Romalılar..

Kaynakça
Keskin, Naci, Efes, 2002.
http://www.elvinazar.com/gizemler_sirlar/yakilan_kitaplar.html
Fotoğraf;
http://www.fotothing.com/

Butik Duru Açılmış!

Duru Butik, benim çok severek takip ettiğim bir blog. Tasarım fikirlerini, özgünlüğünü çok seviyorum. Şimdi o fikirleri somutlaştırarak satışa sunmaya başlamış, yaşasın! :)


Blog sahibesi benim tatlı arkadaşım,

25 yaşında.. Moda Tasarım mezunu. Kıyafet detaylarına bayılıyor. Eskiyi çok seviyor.Kumaşlara çok meraklı... Bir gün sadece kendi tasarımlarını satabileceği bir butiği ve atölyesi olsun istiyor. Bu hayaline ilk olarak internetteki sanal dükkanında başladı. Ankara'da yaşıyor. Her zaman sanatla ve tasarımla iç içe bir hayat yaşamayı diliyor..

Özgünlüğü sayesinde hayalinin gerçekleşmesi çok da zaman almayacak gibi görünüyor..

14 Şubat 2010 Pazar

"Kaybolan Kanatlı Denizatı"


Zeynep Tosun’un “Kaybolan Kanatlı Denizatı” hikayesini koleksiyonunda tasvir ettiği defilesi İstanbul Fashion Week kapsamında izleyicileri ile buluştu.

Bu buluşma, Zeynep Tosun'un Türkiye'de kendi markasıyla gerçekleştirdiği ilk defile olması bakımından önemli. Benim için önemi ise, yine mitolojik ve tarihi unsurlarla bütünleştirilmiş tasarımlar olması.


Koleksiyonun teması "Kaybolan Kanatlı Denizatı"

Lidya Kralı Karun’a ait hazine Türkiye’nin sahip olduğu en değerli hazinelerden biri olup adını bu hazinenin bir parçası olan kanatlı denizatı broşundan alır. Karada atı, denizde balığı ve havada kuşu simgeleyen bu yaratık aslında bir imparatorluğun en büyük hükümdarının sahip olduğu zenginliği anlatır. Kral Karun değerli taşlarla kuşanmıştır, şöhretlidir, altından giyinir, su yerine şarap içer.

Neredeyse tüm hayatını zengin olmaya adamış olan Karun Perslerin Lydia’yı ele geçirmesiyle, sahip olduğu her şeyi kaybetmesiyle ve aile hayatında şanssız olmasıyla asıl mutluluğun maddiyatta olmadığını sonunda anlamıştır. Onun sahip olduğu tüm bu hazinenin en değerli parçası olan 'denizatı' gücü ve uğuru temsil eder, yani bir anlamda Kral Karun’un hükümdarlığını.


İstanbul doğumlu olan Zeynep Tosun, Üniversitede işletme okuduktan sonra İtalya Milano'ya,
“Istituto di Marangoni” adlı okula moda tasarım okumaya gitmiş, 2005 yılının yaz aylarında Türkiye’de Derishow’da staj yapmış ve İtalya’da 1 senelik moda tasarım kursundan sonra aynı okulda master programına kabul edilmiş.

Mezun olduktan sonra ilk defilesini Temmuz 2006’da Londra'da yapar yapmış, ardından Alberta Ferretti’den iş teklifi alıp, Rimini’ye yerleşmiş. Tasarım ekibinin bir üyesi olarak hem Alberta Ferretti hem de Philosophy Di Alberta Ferretti için tasarımlar yaparak kendini haute couture, sanatçılık konusunda geliştirdi. Türkiye’ye dönmeye karar verdiğinde ITKIB'in 2007 genç moda tasarımcıları yarışmasına katılarak 3. olmuş. Esin Maraşlıoğlu, Ece Ege ile çalıştıktan sonra kendi markasının temellerini Ekim 2008'de atmış. Şu an kişiye özel haute couture koleksiyonunun dışında, birde pret-a-porter koleksiyonu çıkarmakta.


Bilstore, Midnight Express, Beymen Blender, Building mağazalarında Zeynep Tosun'un tasarımlarını bulabilirsiniz.

Vatka Süsleme Denemeleri -1-

Bi'çok arkadaşım, vatka, apolet, kazak omzu süsleme işine bulaşmıştır mutlaka. Kaçırdığım varsa özür dileyerek, Laçin'in, Serap'ın ve Siu'nun yaptıklarına hayranlığımı belirtmek isterim. Özellikle Siu'nun son yaptığına vuruldum!

Aşağıdaki kolajda yer alanlar da benim ilk vatka süsleme denemelerim.

Bir de bu var,

İstanbul Moda Akademisi “Tanıtım Günleri” ile Moda Öğrencilerine Yol Gösterecek


İstanbul Moda Akademisi (İMA), moda alanında kariyer planlayan gençlere yol haritası çizen eğitim programlarına yönelik 10 Mart 2010 Çarşamba günü Nişantaşı’ndaki merkezinde open days/tanıtım günü düzenliyor.

İstanbul Moda Akademisi Türkiye’de ilk defa London College of Fashion (LCF) işbirliği ile gerçekleşecek olan eğitim programlarını düzenleyeceği tanıtım günlerinde öğrenci adayları ile paylaşacak. 10 Mart 2010 Çarşamba günü saat 14.00’te düzenlenecek tanıtım gününde, katılımcılar, moda alanında parlak bir kariyere götürecek eğitim programları hakkında sorularına cevap bulmanın yanı sıra, İMA’nın eğitim ortamını görme fırsatı bulacaklar.

Modaya 360 derece yaklaşan eğitim programları ile moda alanında kariyer hedefleyen gençlere sağlam bir altyapı sunan İMA; uzun zamandır üzerinde çalıştığı University of the Arts London (UAL) tarafından akredite edilen “Moda Tasarımı ve Teknolojisi” (FDA, Fashion Design and Technology Programme) programını Ekim 2010’da hayata geçirmeye hazırlanıyor.


İMA ve LCF işbirliğinde yürütülecek Moda Tasarımı ve Teknolojisi Programı’na devam eden öğrenciler; iki sene boyunca İMA’da, müfredatı LCF tarafından kurgulanmış yüzde 70’i LCF eğitmenleri tarafından aktarılacak uygulama yoğun bir eğitim programına tabi tutulacaklar. Bu programı başarıyla tamamlayan öğrenciler, hem İMA hem de LCF diploması almaya hak kazanacaklar. Bu etapta dileyen öğrenciler endüstride iş imkanları bulabilecek, dileyen öğrenciler ise Londra’da dört haftalık bir geçiş programının ardından bir sene daha eğitimlerine devam ederek, başarıyla tamamlamaları durumunda University of the Arts London’dan lisans diploması alabilecekler.

İMA’da London Collage of Fashion işbirliğiyle hayata geçirilecek bu programlar ile endüstrinin ihtiyaç duyduğu niteliklere sahip, yenilikçi düşünce sistemine uyum sağlamış, problem çözme becerisi yüksek ve teorik bilgilerini iş hayatının gerçeklerine adapte edebilen profesyoneller yetiştirilmesi hedefleniyor.
 

13 Şubat 2010 Cumartesi

Yaramaz Çocuk da Veda Etti

Bi'kaç gün olmuştu ondan bahsedeli.. Mitolojiye yatkınlığını da desteklemişti sonra Koray.. Çok konu vardı aklımda onunla ilgili.. Yazacaktım, toparlanıp..
Modanın o haşarı çocuğu erkenden veda edip, giderken, orijinal tasarımlarını ve farklı fikirlerini bıraktı burada..

".."

Hayatımda büyük yeri olan birine veda ettim ben 3 Şubat gecesi..
'Üvey' dememin hakaret olacağı bir baba kaybettim ben o gece..
Can dostumu, akıl hocamı kaybettim..
Keşke bu kadar erken olmasaydı..
Keşke böyle bir hastalık olmasaydı..
Voswos'u kaldı ondan hatıra..
Ve bana kazandırdığı cesaretim..
Huzur içinde uyu.. Nurlarda yat..

2 Şubat 2010 Salı

"Veda"


Müziği ve fragmanının büyüleyici etkisi ile boğazım düğüm düğüm yazıyorum bu tanıtım yazısını..
Atatürk'ün adını duymam yetiyor gerçi, gözlerimden akan yaşları engelleyememe..


Sabırsızlıkla beklediğim bir film..

Atatürk'ün hikayesi olduğu için..
Sırf müziği bile boğazımı düğüm düğüm ettiği için..


Kostümler..
Ata'mın kostümlerini, o dönemin kostümlerini görüp ilham almak için..
Tüm yıl olmasa da önümüzdeki Kasım ayında o dönemin giysileriyle Ata'mı anmak için..
Fotoğraflardan bile burnuma gelen sandık kokusunu iyice sindirmek için..
Ata'mı daha iyi tanımak için..
Sabırsızlanıyorum ben..

Düşünsenize Kasım ayında Atatürk ve dostlarının kostümleri ile dolaşsak.. Filme bile öyle gitsek hatta..


Ata'm seni çok özledik!


26 Şubat'ta vizyona girecek olan, Zülfü Livaneli'nin yazıp yönettiği "Veda" Atatürk ile Salih Bozok'un çocukluktan ölüme süren dostluklarını konu alıyor.

Bu konu üzerinden tarihin o dönemine ışık tutmayı amaçlayan Veda, cumhuriyete giden yolun ne gibi basamaklar aşılarak geçildiğini en iyi yansıtmak ve modern zamanlarda dünyaya gelmiş en büyük liderlerden birisi kabul edilen Mustafa Kemal Atatürk'ün hayat hikayesinin beyaz perdeye en doğru biçimde aktarılması için şimdiye dek Türkiye'de yapılmış en büyük prodüksiyon ile hayata geçiyor.


Veda bir dönemi yansıtması adına çok önemli olan kostüm ve sanat yönetmenliği alanında dünyaca tanınmış sanatçılar ile çalışarak konuya verdiği önemin altını çiziyor. Ünlü Türk tasarımcı Baran Uğurlu tarafından tasarlanan toplam 12.000 parça kostüm ile Türkiye'de bir ilk olan Veda'nın saç ve makyajını ise 2007 senesinde Apocalypto filmiyle Oscar adayı olan makyöz Vittorio Sodano ve ekibi gerçekleştirdi.
 

 
*Moda Cadısı da filmin kostümleri ile ilgili bir yazı yazmıştı. 
 

Selanik’te çocukluktan başlayan arkadaşlık, önce silah arkadaşlığına sonrasında cumhuriyetle birlikte aynı ideallerin peşinde yürüyen yarım asırlık dostluğa ve ölene kadar süren kardeşliğe dönüştü. Aralarındaki dostluk o kadar büyüktü ki biri öldüğünde diğeri de hayata veda etmek istedi..
 
 
Veda, ölüme meydan okuyan bir kuşağın hikayesi. Filmde sadece Atatürk’ün hayatı anlatılmıyor, aynı zamanda bir döneme ışık tutuluyor, filmde dostluk, savaş, aşk, sevgi gibi konular ‘insan olmak’ çerçevesinde tekrar ele alınıyor. “Veda” Salih Bozok’un anlatımıyla, bu dostluğun, Atatürk’ün hayatının dönüm noktalarının, vatanı kurtarmak için ölüme meydan okuyan bir kuşağın komutanının hikayesi..
 
 
Senaryosunu Zülfü Livaneli’nin yazdığı ve yönettiği filmin görüntü yönetmenliğini Peter Steguer yaptı. Müzikler yine Zülfü Livaneli’ye ait. Çekimlerine 27 Ekim’de başlanan filmin senaryo çalışması 3 yıl sürdü ve çekimler 7 haftada tamamlandı.
 
 
İtalya’dan ekipleriyle gelen Aldo Signoretti ve Vittorio Sodano saç ve makyajı yaptı. Veda için Türkiye’ye 1200 kg makyaj malzemesi geldi. Bu proje için 150 adet gerçek saçtan peruk yapıldı. Makyaj ve saç ekibi için 2 mobil kuaför ve makyaj salonu ve 1 adet makyaj laboratuarı özel olarak tasarlandı ve üretildi.
 


Tamamı yerli sermaye ile hazırlanan projede, 13 kişilik İtalyan ve Alman teknik ekip görev aldı. Türkiye’de ilk defa bir prodüksiyon için 12000 parça kostüm ve aksesuar Baran Uğurlu tarafından hazırlandı. Kostümler en ufak ayrıntısına kadar gerçeği yansıtabilsin diye dönemine uygun olarak eskitildi, renklendirildi, işlendi.
 


Devamlı çalışan 29 araç, 98 kişilik ekip ve 2000 kişilik figurasyonla Türkiye’nin en kalabalık prodüksiyonu gerçekleştirildi. “Veda” çekimleri, Ayvalık, İzmir ve Antalya’da gerçekleşti. Savaş sahneleri doğal plato olan Seferihisar’da çekildi. Uşakizade Köşkü gibi gerçek mekanların yanısıra Atatürk’ün arabası ve vagonu da çekimlerde kullanıldı.
 
 
 
Oyuncular

Sinan Tuzcu (Atatürk 17-44)
Serhat Mustafa Kılıç (Salih Bozok)
Dolunay Soysert (Zübeyde Hanım)
Ezgi Mola (Latife Hanım)
Özge Özpirinçci (Fikriye)
Burhan Güven (Atatürk-57)
Fikret Kağan Olcay (Atatürk 6-7)
Bartunç Akbaba (Atatürk 10-13)

Film Ekibi

YAZAN-YÖNETEN: Zülfü Livaneli
YAPIMCI: Tibet Kaan Demirtaş, Özkan İpek
YAPIMCI: Sevda Kaygısız
GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: Peter Steuger
SANAT YÖNETMENİ: Hakan Yarkın
EDİTÖR: Ulaş Cihan Şimşek
MÜZİK: Zülfü Livaneli
KOSTÜM TASARIM: Baran Uğurlu
YARDIMCI YÖNETMEN: Yağız Akaydın
IŞIK ŞEFİ: Engin Altıntaş
SES: Levent İntepe
MAKYAJ: Vittorio Sodano
SAÇ: Aldo Signoretti
KEY-ART & WEB: Emrah Yücel - Iconisus

http://vedafilm.blogspot.com/ (resmi blog)
http://www.facebook.com/vedafilm (resmi facebook sayfası)
http://www.flickr.com/photos/vedafilm/ (filmle ilgili geniş fotoğraf arşivi ve sahne arkası görüntüleri)
http://www.twitter.com/veda_film (resmi twitter adresi)
http://www.vimeo.com/vedafilm
http://www.vedafilm.com/ (filmin resmi web sitesi)

---------------------------------------------------------------------------------------

Filmle ilgili tüm ayrıntılar için Ali Güracar'a sonsuz teşekkürler.

Moda Sever Talih Kuşu :)


Benim de gitmeye çalışacağım :) 03-06 Şubat tarihleri arasında Santral İstanbul’da gerçekleştirilecek İstanbul Fashion Week (IFW) ve Milli Piyango İdaresi işbirliği çerçevesinde 9 Şubat 2010 tarihinde çekilişi yapılacak olan Milli Piyango biletleri İstanbul Fashion Week (IFW) için özel olarak tasarlandı.
Gelmiş geçmiş en moda piyango bileti 30 Ocak 2010 tarihinde satışa sunulmaya başlanmış.

İstanbul Fashion Week ( IFW) Komite Başkanı İsmail Kutlu,
Türk modasından dünyaya bilgi akışı sağlayan IFW’nın tanıtımı için Milli Piyango İdaresi ile geliştirilen bu işbirliğinin Türk Modasına ve Tekstiline verilen bir destek olarak kabul ettiklerini ve onur duyduklarını belirtiyor.

Kaynak

1 Şubat 2010 Pazartesi

Keçi Ayaklı Pan'dan mı İlham?



Alexander McQueen'in bu tasarımları bana keçi ayaklı, çobanların ve hayvanların tanrısı Pan'ı hatırlattı görür görmez.

Panik sözcüğü bu tanrıdan gelir. Dört bir yana saldığı gürültülerle tüm canlıları korkutur ve bir panik havası yaşatırmış. Pan, Yunanca'da bütün, tam anlamlarına gelir ki bu da tanrı Pan'ın doğanın birliğini simgelemesi anlamına gelir. Sonraları Roma mitolojisinde de Pan'ın yerini Tanrı Faunus alır.


Plutarkhos'a göre, Pan, Tiberius zamanında ölmüştür. Ki bu çağ, hristiyanlığın yayıldığı çağdır. Tanrı ama ölüyor. Garip değil mi, bir mitoloji için? Hristiyanlık hızla yayıldığı için artık ona inanan kalmıyor da ondan ölüyor Pan..

Pan Fotoğrafı, buradan

Sakıp Sabancı Müzesi Sömestre ve Atölye Programları


SSM Sömestre Çocuk Atölye Programı

'Venedik'ten İstanbul'a, İstanbul'dan Venedik'e Yola Çıktık' çocuk eğitim atölye çalışmaları, sömestre tatili süresince de aralıksız devam edecektir.
Ayrıca, tatil boyunca Sera Atölyesi, saat 15.00-17.00 arası, sergiyi ziyarete gelen öğrenciler ve çocuklar için, serbest atölye çalışmasına açık olacaktır. Çalışmalara aileler de çocukları ile birlikte katılabilirler. Herhangi bir rezervasyona gerek yoktur.
Sergi kitapları, müzeyi ziyaret eden çocuklara SSM tatil armağanı olarak verilecek.

Sakıp Sabancı Müzesi, eğitim atölyesini, okulların kullanımına açıyor!

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), müze bünyesinde yer alan ve dönemsel çocuk etkinliklerinin ve geçici sergiler kapsamında düzenlenen atölye çalışmalarının yapıldığı "Sera Atölye"yi, Pazartesi günleri okulların ücretsiz kullanımına açıyor. Resim dersliği bulunmayan ilköğretim okullardaki öğretmen ve öğrencilere, dersin yapılması için uygun bir ortam sunmayı amaçlayan uygulama, 8 Şubat'ta başlayacak.
Sera Atölye, müzenin ziyarete kapalı olduğu pazartesi günleri, 10:00-15:00 saatleri arasında, 3 ayrı öğrenci grubunu kabul edecek. Atölyede kullanılacak malzemeler ise müzeden ücretsiz olarak temin edilecek. Kapasitenin 25 kişiyle sınırlı olduğu atölyeden yararlanmak isteyen okulların, (0212) 277 22 00 / 137 numaralı telefondan Asuman Akbabacan’ı arayarak rezervasyon yaptırması yeterli olacak.