31 Ocak 2010 Pazar

İstanbul Isındı

Eylül'den kalma bir yazı.. Sonra Kasım gibi mantoları da gördük. Saklamışım, yayınlarım sonra diye. Fazla gecikmeden yayınlayayım o zaman bu haberi :)



Mesleklerin birbirinden ilham almasını seviyorum. Ümit Ünal'ın renkleri ve kesimleri farklı kullanabilmesinin aldığı arkeoloji eğitimiyle alakası olduğunu düşünüyorum açıkçası.

Az uğraşmadık, dönem heykellerinin kılık-kıyafetleriyle.. Kıvrımlardan tarih verme, saç duruşundan sosyal statüsüne ulaşmaya, üzerlerindeki kumaşın cinsinden saçlarındaki diademlere varıncaya kadar birçok ayrıntıyla uğraştık 4 yıl..

----------------------------------------------------

Yapı sektörüne; Mardav, Kalekim ve Dow Chemical tarafından armağan edilen Blue Safe Mavi Kale, tüm dünyada gittikçe önem kazanan enerji tasarrufu konusunda farkındalık yaratmak için bir kampanya başlattı ve İstanbul'un sembol binalarından Galata Kulesi, Haydarpaşa Garı, Sarkuysan Binası, İstanbul Üniversitesi ve Akmerkez'i tasarımcı Ümit Ünal ile birlikte 'manto' ladı.
Mavi Kale İstanbul'u 'Manto'luyor Projesi, yalıtımın küresel ısınmanın önlenmesindeki önemini ve ısı yalıtımının beraberinde getirdiği enerji tasarrufunu anlatmak amacıyla düzenlendi.


Moda serüveninden önce arkeoloji eğitimi olan Ünal'a projenin kendisine heyecan veren kısmının, eski birikimleri yeni bir yöntemle geliştirebilme olasılığının çok değerli olduğunu, projenin sosyal boyutunun da kendisini etkilediğini söylüyor.

Binaların üçü; Akmerkez, Haydarpaşa Garı ve Galata Kulesi projenin en başında önerilenlerden. Diğer ikisiyse Ünal'ın kişisel tarihinden yola çıkarak önerdiği iki yapı. Ünal, gelen önerilere neyi ekleyebileceğini düşünürken kendi tabiriyle biraz duygusal yaklaşmış: "Uzaklardan her döndüğümde gülümsedigim ve flört ettigim tek yapı Şişhane'deki Sarkuysan Binası'ydı. ‘İşte İstanbul'dayım' durumunu hissettiğim... Tünel ve Galata civarında yaşamamla da ilgili. Tabii bir de en çok yaşama şansım olan yapılardan, arkeoloji eğitimi aldığım İstanbul Üniversitesi. Bu kent ve ülke için başka bir ilkti. Önerdim ve proje sahipleri benimsedi, mutlu oldum. Çok duyumsayarak çalıştım. Galiba en iyi mantolar da Sarkuysan, İstanbul Üniversitesi ve Haydarpaşa'ya ait kostümler oldu."


Blue'Safe Mavi Kale'den yola çıkarak maviyle birlikte lacivert, buz mavisi, mor kullanan Ünal, tasarım konusundaysa binaların cinsiyetini ve kimliklerini öne almış. "Dişi, erkek ve androjen netlikler. Örneğin Haydarpaşa bir buluşma noktası çağrışımıyla bir varış ve yol durumu. Bu yüzden manto ve palto denemek istedim. Erkek ve kadın olma durumlarını birlikte anlattım. Sarkuysan çok özel bir kadındı. Galata Kulesi maskulen, Akmerkez'se androjen. İstanbul Üniversitesi bilge bir kadın. Bu yüzden en koyu renk onun oldu" diye anlatıyor.


Ümit Ünal’ın atölyesinin girişine açtığı ‘ümitünal doors’ butiği,
212 245 78 86
Tünel, Asmalımescit mahallesi, Ensiz sokak 1B, Beyoğlu
 
Kaynak 1, 2

Not: Şu an giydirilmiş yapı maketlerin akıbeti nedir bilemiyorum. Neredeler araştıramadım henüz.

30 Ocak 2010 Cumartesi

Büyükada Arkamdan Bakar


2010 Yılı Avrupa Kültür Başkenti olması açısından bu aralar İstanbul ile ilgili kitaplar okuyorum sıklıkla..
Şu ara Büyükada'dayım mesela, 'Büyükada Arkamdan Bakar'.. Fotoğraf sanatçısı Alberto Modiano'nun kitabı.. Adaya aşık bir fotoğrafçının kitabı..

Kitabın arka kapağından;

Hayatımın ilk 25 yılını ve o her bir yılın üç mevsimini Büyükada'da geçirdim. İlk kez bisiklete binmeyi, arkadaşlıkları, erik çaldığım ağaçlardan düşerek dizimi kanatmayı, yüzmeyi, boğulmamayı, güneşlenmeyi, ölmez komşulukları, sevgiyi ve paylaşmayı Büyükada'da öğrendim.
...
Büyükada'nın bir tarih, yitik değerler diyarı ve sevgi adası olduğunu bu kitapta yaşayabilirsiniz.
 
Yazarın bir röportajına buradan, web sayfasına ise buradan ulaşabilirsiniz.
 
Benim yaptığım Büyükada tacını da buradan görebilirsiniz.

Kısacık :)


* Sevgilim askerden döndü, ben buralarda yokken.. Gitmeden 'asker modası' gelecek yakında dediğinde ve yemin töreninde palaska hediye ettiğinde; "sen askersin diye mi moda olacak" deyip, gülmüştüm. Şimdi o bana gülüyor kıs kıs :)

* Ben buralarda yokken bol bol kitap okuyup, film izledim..

* Buralarda yokken ben, çok özledim.. 'Özlemek' ne demekmiş anladım..

* Ben henüz buraya gelmeyecekken düşüncelerim, atılımlarımla ilgili yeni kararlar aldım..

* Sağlığın herşeyin başı olduğuna bir kere daha inandım..

* Hızla kilo verdim, sonra da aldım :)

Aklıma geldikçe eklerim artık.. Neler yaptım ki ben diye düşününce aklıma gelmedi hiç :)

Not: Fotoğraf, benim minik makinemle yaptığım yanlış bir çekim aslında ama ben çok seviyorum.. Karmaşıklığı ama umudu temsil ediyor benim için..

27 Ocak 2010 Çarşamba

4 ay sonra..

Yeniden.. 
Hiç ara vermemiş gibi..
Devam..
Herşeye olduğu gibi yazmaya da devam..
Hadi bakalım :)


**Zaman buldukça tabi.. :)

15 Ocak 2010 Cuma

Mehtap Elaidi -Zamansız Tasarımlar-




Özgün, farklı, zevkli ve rahat.. Moda olduğu için değil de sevdiği ve mutlu olduğu çizgiler göze çarpıyor sevgili Mehtap Elaidi’nin tasarımlarında.. Etiketlerinde bile bu enerjiyi hissetmek mümkün.. Mutluluk için hepsi, mutlu etmek ve mutlu olmak..


İlk defa geçen yıl tanıştım sanırım sevgili Elaidi’nin tasarımlarıyla..  Emin adımları, güçlü atılımları ve bir başarı hikayesi..
35 yaşından sonra meslek değiştirten bir istek.. 



Elaidi markasının yaratıcısı Mehtap Elaidi, Boğaziçi Üniversitesi İşletme bölümü mezunu. Babası Filistinli, annesi Türk. Babası Peyzaj mimarıymış. Arabistan'daki bütün sarayların bahçesini Elaidi’nin babası tasarlamış, aynı zamanda Suudi Arabistan'ın ilk çiçekçisiymiş.

Bir röportajında, ‘Tasarımcı olmak uzak, erişmesi güç bir hayaldi benim için. Lise yıllarımda sıraların üzerine kıyafetler çizmezdim. Çocukken bebeklerime elbise de dikmiyordum. Bu işi becerebileceğimin sinyallerini tek bir noktada veriyordum. Aldığım hiçbir şeyi aldığım gibi giymezdim. Etekleri çanta yapardım, gömleklerin kollarını keserdim, yakalarına kumaş eklerdim.'

Farklı bir şeyler üretmek istediği için kendi butiğini açtı. Nişantaşı'nda bir apartmanın giriş katına yerleşti. Camına soyadını yazdı. O zamanlar Elaidi'nin bir marka olacağının farkında değildi. ‘Üç top kumaş, bir makineci ve bir modelistle bu işe başladım. Adım sanım olmadığı için kimse kumaş vermek istemedi. Hayalime doğru koştuğum için önüme çıkan engeller beni sarsmadı. Mücadele ettim. Dikiş dikmeyi bilmiyordum, öğrendim. Ne istediğimi kağıt üzerinde anlatabiliyordum. Çizimim iyidir. Kalıbı kendim çıkaramıyordum ama kalıpçıma neyi nasıl yapması gerektiğini anlatabiliyordum.'

O zamanlar şimdiki gibi apartmanların giriş katına mağaza açmak moda değildi. Önünden geçen herkes içeri bakar ama girmeye cesaret edemezdi. Zili çalıp, içeri giren kadınlar bizim müşterimiz oldu. Onlar cesur kadınlardı. Ben de onlar için kıyafet tasarlıyordum. Hedeflediğim müşteriyle beni mağazanın konumu buluşturdu diyebilirim.'

Mehtap Elaidi sektörün acemisi olarak işe başlamanın çok avantajlı olduğunu düşünüyor. ‘Neyi nasıl yapmanız gerektiği konusunda bir fikriniz olmadığı için çok özgür hareket edebiliyorsunuz' diyor. Tasarım yaparken trendlere bağlı kalmamış. ‘Ben ne giymek isterim?' sorusundan yola çıkmış. Ayrıca saraylardaki ihtişamdan etkilendiğini ve tasarımlarında oraların etkisi olduğunu söylüyor.

Röportaj; Sibel Arna-Hürriyet Cumartesi

Mehtap Elaidi Web Sayfası, http://www.elaidi.net/