29 Nisan 2012 Pazar

Bir Peri Masalı: Burcu Kıral


Bir peri masalı, evet.. Çünkü Burcu en çok gelinlik tasarlamayı seviyor. Sevgilisinin yanında kendisini prenses gibi hisseden tüm kadınlar mutlaka Burcu'yla tanışmalılar. En sade 'beyaz'ı nasıl da farklılaştırıp, en mutlu gelinlere sahip oluyor Burcu, o da en çok bu yüzden son 5 aydır gelinlik tasarımına ağırlık vermiş: "yaptığım tasarımlar çok sade olsa da, gelinleri her zaman bir kuğu ya da bir prensese dönüştürüyor. Bu müthiş bir his."


Kasım ayında vizyona girecek olan Özcan Deniz'in ikinci filmi "Evim Sensin" için başrol oyuncusu Fahriye Evcen'in gelinliğini de Burcu Kıral tasarladı. İşte tam da o zaman dikkatimi çekti Burcu. 

Ben gelinliğimi çoktaaan seçmiş, hatta giymiş olmama rağmen, hemen aklıma takıldı Burcu'nun gelinliği. Büyük heveslerle fotoğraflarına baktım, tasarımlarını, hikayesini öğrendim. Gel zaman git zaman mesajlaştık, birbirimizi çok sevdik ve hatta evliliğimizin 1. yılını kutlama fotoğraflarına Burcu'nun gelinliklerinden birinin eşlik edecebileceğini düşündük ;) Şimdiden yaşadığım heyecanı anlatmam mümkün değil. O zaman Burcu'ya dönüyorum tekrar :)


Marmara  Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Mezunu olan Burcu Kıral, aklında olan dikiş dikmek, makas tutmak tutkusunu yurtdışında mağazaları olan bir giyim firmasının İtalyan  baş tasarımcısının asistanı olarak hayata geçiriyor. İtalyan bir tasarımcıdan koleksiyon oluşturma inceliklerini öğreniyor. Sonra Koton'da tasarımcı olarak çalışıyor ve ardından LcWaikiki'de çalıştığı dönemde bugününü planlıyor ve Floransa'da bir akademiye kayıt oluyor. Hayallerinin şehrinde olmanın yanısıra orada edindiği tecrübe ve dostlukları hiç unutmuyor Burcu. 



Ailesinin desteğini arkasına alan Burcu, kendi ismiyle markasını oluşturuyor ve tasarımları yaklaşık 1 yıldır butiklerde satılıyor. Ayrıca internet ortamında da butikler aracılığıyla satış yapıyor. Bugün de Limango kampanyası ile göreceğiz tasarımlarını. Limango'ya henüz üye olmadıysanız, buradan olabilirsiniz.

Çocukluğunda izlediği İtalyan filmleri, Audrey Hepburn ve Türkan Şoray hayranlığını da ekleyip, enteresan çizgilere imza atıyor Burcu. 


18 Nisan 2012 Çarşamba

Schwinn Bisikletleri


Schwinn bisikletleri ile Büyükada'daki bisiklet maceralarımızın birinde tanıştım. Bir bisikletten fazlası belki, fazla konforlu ve fazla şirin :)



Hakkında biraz araştırma yapınca ilginç bir hikayeye rastladım. Hikayeyi Sunay Akın'dan aktarıyorum;

Chicago'da üretilen Schwinn bisikletleri, her çocuğun rüyasını süslerdi. 1895 yılında, bir Alman göçmen olan Ignaz Schwinn tarafından üretilen bisikletlerin çoğu da çocukların hayallerinde kalırdı. Son derece pahalı bu bisikletleri yoksul ailelerin oturduğu semtlerin sokaklarında görmek olanaksızdı. 

1942 yılının 17 Ocak günü, tabelacı Marcellus'un Cassius adında bir oğlu gelir dünyaya. Marcellus kılı kırk yararak kazanmaktadır geçim parasını. Çok geçmeden, Schwinn bisikletleri Cassius'un da hayal dünyasındaki tahtına oturur. 

Tabelacı Marcellus, 12 yaşına giren oğluna aldığı armağan ile evlerinin bulunduğu sokağa girdiğinde, çocuklar da ardına takılır. Çünkü, Cassius'un armağanı bir Schwinn bisikletidir! 

Kentucky'de, yoksulların yaşadığı semtte bir Schwinn bisikletinin ömrü çok olamaz. Cassius'u da karakolda gözyaşları içinde görmek az bir zaman almıştır. Cassius, bisikletinin çalındığını anlattığı polis memuru Joe Martin'e şunları söyler, "Eğer o hırsızı yakalarsam kimse elimden alamayacak. Onu sabaha kadar kırbaçlayacağım!" Martin, çocuğun hayatını değiştirecek bir teklif sunar: "Bak evlat, benim bir boks salonum var. Oraya git ve boks öğren. Hırsızı yakalayınca da kırbaçlamak yerine bir güzel pataklarsın." 

Sonra, 1960'da, Roma Olimpiyatları'na katılacak ABD boks takımı seçmelerinde görürüz, 18 yaşındaki Cassius'u. Olimpiyat takımına seçilse de buna sevinemez. Çünkü, Cassius uçaktan çok ama çok korkmaktadır. Onun dünyanın en iyi boksörü olacağına inanan antrenörleri sabah akşam dil dökerler kapısında. Sonunda Cassius, uçağa binmeye ikna edilir. Ama bir şartı vardır, uçağa paraşüt ile binmiştir.

Roma'dan altın madalyayla dönen Cassius, 1964'te hayatının en önemli maçlarından birine daha çıkar. Rakibi, Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu Sonny Liston'dur. Bu maçı da kazanan Cassius Clay, 1975'te Müslüman olmaya karar verir ve adını Muhammed Ali olarak değiştirir!. 


İkinci fotoğraf, http://www.ikiteker.com.tr/
Üçüncü fotoğraf, http://www.anglonautes.com

17 Nisan 2012 Salı

"shoes for tomorrow: the toms shoes story"


Toms'ları çok beğeniyoruz, pek rahat buluyoruz. Peki bu kanvas ayakkabıların çok önemli bir hikayesi  ve amacı olduğunu biliyor muyuz?


Blake Mycoskie, 2006 yılında Arjantin seyahati sırasında gittiği bölgedeki bez ayakkabılardan esinleniyor ve Arjantinli çifticilerin giydiği ve Alpargata olarak bilinen modelin benzerini üretiyor. 
Fakat Blake’in dikkatini o gezide sadece ayakkabılar değil bölgedeki fakirlikten doğan ayakkabısızlık ve sonucundaki olumsuz yaşam koşulları da çekiyor. Bundan sonra marka, üretmek ve dağıtmak fikrine odaklanıyor. Mağazalardan alınan her ayakkabı için bir ayakkabı da Toms tarafından, ihtiyaç sahibi birine ulaştırılıyor.
Los Angeles merkezli ayakkabı firması, ilk yıllarda bu iş model ile 1 milyon çift ayakkabı satmayı başarıyor. İlk yılın sonunda TOMS ayakkabının kurucusu ve çalışanları Arjantin'e gidiyor. 


Bu bölgede ayakkabısız ailelere ve çocuklara kendi elleriyle ayakkabı dağıtıyorlar. Yani aldığınız 1 ayakkabı, ayakkabısı olmayan çocuklara umut oluyor ve onlar da 1 ayakkabı sahibi oluyor.


Hikayeyi Vadideki Reyhan çok güzel anlatmış. Buradan okuyabilirsiniz.
Toms ile ilgili haberlere, etkinliklere buradan ulaşabilirsiniz.

16 Nisan 2012 Pazartesi

N'ayır N'olamaz!


Gözüpek ve korkusuz Cüneyt Arkın’ın mert ama her zaman tatlı-sert kahramanlıklarını tişörtlere taşıyan Koton’un bu özel koleksiyonu, sanatçının hem mizahi hem de karizmatik yönünü ortaya çıkarıyor. “Dünyayı Kurtaran Adam”, “Savulun Battal Gazi Geliyor”, “Battal Gazi Destanı” filmlerinden kareler ve repliklerin, modern esprilerle ve eğlenceli bir dille yorumlandığı koleksiyonda, döneminin neşe kaynağı olan her kelimenin başına konulan meşhur “N” harfi de unutulmadı.

N harfinin kullanımının düzgün akustik sağlamak amacı olduğunu duymuştum bi’yerlerde. Ne kadar doğru bilemem ama o dönemi hatırlatması nedeniyle pek eğlenceli geliyor şimdilerde :)

Tişört tasarımlarında gerçek fotoğrafların yanı sıra, illüstrasyon, kara kalem ve tipografi tekniklerinin de kullanıldığı Koton Cüneyt Arkın Tişört koleksiyonu birbirinden muzip replikleriyle, hatıralarımızdaki Yeşilçam’ı canlandıracak ve gündelik hayata neşe katacak bir koleksiyonu erkeklerle buluşturuyor.

* Dipnot: Jeyan Tözüm, Yeşilçam’da bir fenomen haline gelmiş “Nayır-Nolamaz” sözlerinin nasıl ortaya çıktığını şöyle anlatmış CNN Türk Oradaydım programına:
“Bizim Abdurrahman Palay diye bir arkadaşımız vardı. Abdurrahman Palay’ın konuşması çok tembeldi. Tembel bir ağzı vardı fakat Yılmaz Güney’i konuştu, Ayhan Işık’ı konuştu, başkalarını konuştu. O ayrı hikaye. Şimdi bizim şöyle bir tahtamız vardı, hani nota konan... Senaryo oraya konurdu... Onun bir de dayanacak yeri vardır. Dirseğinizi dayayabilirsiniz. Abdurrahman oraya dirseğini dayar, elini de çenesinin altına koyardı. Oradan hayır çıkmazdı.  Elini ayıracaksın ki ‘hayır’ çıksın... Buradan ‘nayır’ çıkıyor." 

15 Nisan 2012 Pazar

10.000 Kadın Girişimcilik Programı

Özyeğin Üniversitesi’nin Goldman Sachs ile birlikte yürüttüğü 10.000 Kadın Girişimci Sertifika Programı'nın 4. Dönem mezunlarındanım. Bu program dünya çapında 42 ülkede yürütülen bir sosyal sorumluluk projesi aslında.


Büyüme potansiyeli yüksek bir işe sahip olan ve işini büyütmek isteyen kadın girişimcilere burslu olarak sağlanan eğitimlere katılanlar, Goldman Sachs ve Özyeğin Üniversitesi tarafından geliştirilen kriterlere göre seçiliyor.
10.000 Kadın Girişimci Sertifika Programı kapsamında seçilen kadın girişimcilere 3 aya yayılmış bir süre içerisinde toplam 6 haftada 173 saat eğitim veriliyor. Özyeğin Üniversitesi Altunizade Kampüsü’nde yürütülecek program süresince katılımcılar, Girişimciliğin Temel İlkeleri, Pazarlama ve Satış, Sermayeye Erişim, Muhasebe ve Finans, Süreç Yönetimi ve Organizasyonel Planlama, İş Planı Geliştirme ve Değerlendirme gibi dersleri alma imkânına sahip oluyorlar.
Eğitimler her katılımcıya program süresince sağlanacak dizüstü bilgisayarlar desteğinde gerçekleştiriliyor. Eğitim dili Türkçe olan dersler, Özyeğin Üniversitesi akademisyenlerinin yanı sıra kendi alanında uzman profesyonel danışman/eğitmen ve konuk konuşmacılar tarafından veriliyor.

3. yıl başvuruları için son gün 20 Nisan!

Ayrıntılı bilgi ve başvuru için tıklayınız.

Programı anlatmak için Derya Baykal'ı ziyaret ettik:


1 Nisan'da Sabah Gazetesi'nde yer aldık:

5 Nisan 2012 Perşembe

Tavşan Adası


Balayı olarak seçtiğimiz yerlerden biri Bodrum-Gümüşlük olunca Tavşan Adası ziyareti kaçınılmazdı.
Çiçeği burnunda kocamla, sahilden Tavşan adası'na, adeta suyun üzerinde yürüyormuşcasına ulaştık.

Bizi bekleyen bir tabela ve balık tutan bir amca ile sorularımıza yanıt bulduk.
Adadan fışkıran tarih sebebiyle, ilk fotoğrafta görünen tellerin arkasına geçişimiz yasaktı ve ortalarda tavşan yoktu.


Antik Myndos kenti kazıları kapsamında Tavşan Adası'nda bulunan mezarlarda, Hristiyanlığın yayıldığı sıralarda yakalanarak işkence ile öldürülen dönemin ilk azizlerine ait olduğu saptanan kafatasları, 4. yüzyılda Hristiyanlığın yeni yayılmaya başladığı Geç Bizans dönemine ait. Ayrıca adada kutsal bir alan, bazilika? ve yerleşim yerinin kazısına devam ediliyormuş. Yeterli ödenek sağlanırsa hızlıca gün yüzüne çıkacak..



Tavşan Adası’ndaki çalışmalar, Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin başkanlığında çeşitli üniversitelerden bir ekiple sürdürülüyor.